Kategori: Genel

  • Yenilginin Ardından: Artık Kendi Hikayemle Baş Başayım

    Yine bir seçim bitti. Bu seferki daha zordu, daha acıydı. Çirkindi, hatta yalanlarla doluydu. Kaybettik. Bu sözcüğü tüm çıplaklığıyla kabullenmek gerek: Kaybettik.

    Birçok kişi gibi ben de ne yapacağımızı, nasıl yeni bir yol çizeceğimizi düşünmeye başladım. Siyasete ayırdığım sürenin, içimde ne kadar yer kapladığının farkına varmam için belki de bu kayba ihtiyacım vardı.

    Bir partili değilim, siyasetçi de değilim, Cumhurbaşkanlığına aday olmayacağım. Peki neden bir Ankara gazetecisi gibi siyaseti takip ediyorum? Son 5 yılda siyasete ayıracağım zamanı sanat tarihine ayırsaydım çok farklı bir noktada olabilirdim.

    Kendimi kandırmayacağım. Siyaseti takip etmek, dizi izlemekten farklı değil. Ne yazık ki, bunu kabullenmek zor. Kendi hayatım üzerinde söz sahibi olacağım konulara daha fazla odaklanmam gerektiğini biliyorum. İçimdeki ses bunu söylüyor.

    Yılanın derisini değiştirdiği gibi, eski kafamı geride bırakıyorum. İnsanlara dair tüm kırgınlıklarımı, öfkemi, yargılarımı bırakıyorum. Vatana millete hayırlı olsun seçim sonuçları. Kazananları tebrik ediyorum. Kaybedenlere de kolaylıklar diliyorum.

    Siyaseti bırakarak yeni bir sayfa açıyorum hayatımda. Tüm siyasi içerikli tweetleri engelleyecek, kendi kişisel alanımı açacağım. İşlerime daha çok zaman ayıracağım, aksattığım hobilerime ve arkadaşlarıma yer vereceğim. Kendimi keşfedeceğim. Kendime neyin iyi geldiğini, neyin kötü olduğunu anlamaya çalışacağım.

    Toplumsal bir kurtuluş olmadığı artık gözler önünde. Artık bireysel hikayelerin peşinden gitme vakti. Çünkü belki de bu, en gerçek, en samimi özgürlük… Kendi hikayeni kendin yazmak. İşte ben de bunu yapacağım. Kendi hikayeme odaklanma vakti.

  • Yeni Arkadaşınız: Midjourney

    Bir potansiyel görüyorum. Eğer kartlar doğru oynanırsa, oyunun kuralları değişecek gibi gözüküyor. Bahsedeceğim yeni düzenin gerçekleşmesini sağlayacak inovasyonlar paralel şekilde gelişmeye devam ediyor. Ve bugün bu inovasyonlardan kıymetli bir tanesi olan Midjourney’i ele alacağız.

    shaman, realistic style –beta

    Son yıllarda Media-on-demand kavramıyla tanıştık. Artık izlemek istediğimiz içerikler için beklemek zorunda değiliz. Onları anlık olarak seçebiliyor ve kendi programımıza göre içerik tüketebiliyoruz. Şimdilerde SocialMedia-on-demand dönemi başlıyormuş gibi gözüküyor. Algoritmalar bize uygun içerikleri doğru sıralamak için teknolojinin tüm nimetlerinden faydalanıyorlar ancak tıkandıkları bir nokta var. Bizim tüketmek istediğimiz şeyi tam olarak bilseler bile ellerinde o içerik yoksa ona muadil bir şey sunmak zorundalar.

    shaman, picasso style

    Ancak şimdi tam olarak görmek istediğimiz şeyi bizim için üreten bir yapay zeka ile karşı karşıyayız. Midjourney. Henüz emekleme aşamasında, sizi çok iyi anlıyor ancak istediğinizi vermesi 30-40 saniye kadar sürüyor. Bir kaç geliştirme derken istediğiniz görsele ulaşmanız ortalama 5 dakika sürüyor. Bu süreç şu an için yeni olduğu için keyifle geçiyor ve sunulan güzel deneyimin bir parçası gibi. Ancak bir süre sonra bu sürenin neredeyse anlık olacağını görmek için kahin olmak gerekmiyor.

    shaman, disney style

    Şu anda görmek istediğiniz şeyleri yaratma konusunda oldukça iyi olduğunu söyleyebilirim. Bir süre sonra istediğimizi bilmediğimiz şeyleri de hazırlayıp bize sunmaya başlayacaktır. Sonrasında bu görüntülerin gif formatına veya 10-12 saniyelik videolara dönüşme ihtimali oldukça yüksek. Kocaman bir TikTok hayal edin, görmek istediğiniz şeyi biliyor ve size teslim ediyor. Bu ürün Google’ın internet dünyada yapmış olduğu devrimi, sosyal medya dünyasına getiriyormuş gibi gözüküyor.

    shaman, disney style

    30 yıl içerisinde bizi tanıyan algoritmaların bize özel ürettiği bilgisayar oyunlarını, videoları ve filmleri tüketeceğimiz bir çok düşünür tarafından ifade ediliyor. Belki de bu içerikler bugün olduğu şekliyle ekranlar vasıtası ile tüketilmeyecek.

    shaman, graffiti style

    Neuralink tarafındaki gelişmeleri merakla takip ediyorum. Bilimi kullanarak o kadar fazla konuyu anladık ve ürünleştirdik ki, artık üzerine yeterince zaman ve kaynak ayırdığımız her problemi çözebilirmişiz gibi bir illüzyon yaşıyoruz. Eğer bu illüzyon doğru ise, 20 yıl içerisinde bir çağın kapanıp yeni bir çağın açılışına hep birlikte şahitlik edeceğiz.

  • Değişen Milli Piyango Logusu

    Bugün yenilenen Milli Piyango internet sitesine girdiğimde logonun revizyona uğradığını fark ettim. Orjinali Cumhuriyet tarihinin ilk grafik tasarımcısı olarak nitelendirilen İhap Hulusi Görey tarafından tasarlanmış olan ve içerisinde MP harflerini gizleyen logonun Twitter’ın yaptığı revizyona benzer bir şekilde sağ tarafının yukarı kaldırıldığını ve formunun, içindeki gizli MP harflerini yok edecek şekilde değiştirildiğini gördüm.

    Ben öğrenciyken orijinal logonun kim tarafından tasarlandığı bir genel kültür sorusuydu. Kökleri bu kadar eskiye uzanan bir kurumun kurumsal kimliğinin Cumhuriyet tarihindeki önemli bir sanatçı tarafından tasarlanmış olması çok değerliydi. Kim neden böyle bir karar vermiş, ne zaman değişmiş, yeni logoyu kim tasarlamış, yarışma mı açılmış hiç bir bilgi bulamadım. Logo korunmalıydı.

  • Kendini Başkalarıyla Kıyaslama Üzerine

    Ne zaman bindiğimizi bilmediğimiz ve nereye gittiğini bilmediğimiz bir otobüste yol almak gibi hayat. Daha uzun süredir otobüste olanlar ve yolculuğa yeni başlayanlar hepimiz anlam ve mana arıyor ve bulduklarımızı doğru kabul edip mutlu olmaya çalışıyoruz. Kimileri kendi anlamlarına başkalarını da inandırıyor. Kimilerine göre hepsi birer saçmalıktan ibaret.

    2020 yılında orjinal fotoğrafın 30. yılı anısına NASA tarafından yenilenmiş küçük mavi nokta fotoğrafı

    Kendimizi değer yargılarımıza göre diğerleriyle kıyaslıyoruz. Veya başkaları bizi kendi değer yargılarıyla kıyaslıyor. Bu kıyaslamaların hepsi önemsiz çünkü tek bir doğru yok.

    Bunun gerçek? olmadığını bilmek ve sürekli olarak kendine hatırlatmak en doğrusu gibi. Büyük mutsuzluklar yaşamaya hazır değilsek büyük mutluluklar peşinde koşmamak. Küçük anlardan keyif almaya çalışmak belki.

  • İlk 30 Gün Ücretsiz

    Sublime Text bilgisayarımda en çok kullandığım program. Sadece 1 kez parasını ödedim ve 4-5 yıldır kesintisiz olarak kullanmaya devam ediyorum. Her gün açıyorum ve programın sahibi olduğumu ve benim olduğunu bilmek güven veriyor. Önceden Adobe programlarıyla da benzer bir ilişkimiz vardı ancak sonrasında abonelik modeline geçtiler. Şimdi artık girişte e-posta adresimi yazıyorum ve eğer ödeme yapmazsam veya bir gün Türkiye’den çekilmeye karar verirlerse. Yıllardır üzerinde uzmanlaştığım programları kaybedeceğim.

    Ürünün kendisine dönüşmemek için para ödemek güzel bir şey ve bir rahatlık yaratıyor. Uygulamasını para ile satan firmalar da SAAS modeli daha karlı olduğundan ve sayısız avantajından dolayı yeni çözümlerin hepsini SAAS sunmak istiyor. Peki biz kullanıcılar her ay kaç tane SAAS uygulamaya para ödeyebiliriz? Maaşımızın yarısını SAAS uygulamalara harcamak durumunda kaldığımız zamanlar geldiğinde SAAS olarak para kazanmak isteyen firmalar ya yok paraya servislerini sunmak zorunda kalacak ya da kullandığın kadar öde diyerek yeni müşterileri servislerine çekmek zorunda kalacaklar.

  • Seni Ne Mutlu Eder?

    Başarı jonglörler dünyasında bir çubuğu dengede tutmak gibi. Çubuğu dengede tuttuğunuz zaman kendinizi başarılı olarak görüyorsunuz ancak sonra iki çubuğu dengede tutan, beş çubuğu dengede tutan, bin çubuğu dengede tutan insanlarla karşılaşmaya başlıyorsunuz. Hatta dünyanın en iyi jonglörleri milyonlarca çubuğu dengede tutuyor.

    Bu durumda başarılı olmadığınız düşünebilirsiniz. Ancak geriye dönüp baktığınızda çubuğu dengede tutamayan, çubuğu olmayan ve milyonlarca çubuğu olduğu halde hiç birisini dengede tutamayan ve çubuğu dengede tutması gerektiğini bile bilmeyen insanlar görüyorsunuz.

    Zaten her şey böyle değil mi? En uç noktalara bakarsanız ya kendinizi çok aşağıda ya da çok yukarda göreceksiniz. Bu yüzden ne yapabildiğine odaklanmak, onun daha iyisini yapmaya çalışmak ve sürekli daha iyiye gitmeye çalışmak daha doğru bir motivasyon gibi gözüküyor.

  • Uzun Zamandır İçerik Üretmiyorum.

    Verimlilik konusunda olgunlaştığım bir dönemdeyim. Artık yapmak istediğim işleri doğru zaman tahminleriyle planlayabiliyor ve bu planları zamanında uygulayarak işlerimi planladığım şekilde bitirebiliyorum. Eskiye oranla bitiremeyeceğim projelere başlama oranım da oldukça azaldı.

    Eskiden yaptıklarımı ve düşüncelerimi paylaşmak konusunda daha istekliydim. Şimdi sosyal medyada fikirleri ve yorumları oldukça eforsuz şekilde paylaşmak mümkün. Böyle olunca blog, vlog, tutorial gibi üretmesi daha masraflı şeyleri yapmaya insanın eli gitmiyor.

    Kendime böyle bir alan açtım ve bir süre bu durumu değiştirmeyi deneyeceğim.

  • 2020 Değerlendirmesi

    Hükümetin, vaka sayılarını şehir bazında ve doğru bir şekilde açıklamasını isterdim. Hatta mahalle mahalle verilseydi insanlar sorumluluk hisseder ve mahallesindeki sayıları düşürmek için çalışabilirdi.

    Pandemi döneminde yönetimin, şirket sahipleri ve vatandaştan hiç bir alacağından vazgeçmezken ve vazgeçmesi gereken şeylerden vazgeçmemesi bence vurucu bir olaydı. Hükümet pandemide iyi bir sınav vermedi.

    Aynı zamanda gerçek bir tehdit karşısında sadece laf üretmenin ve rakamları değiştirmenin bir işe yaramadığını hep beraber deneyimledik. Bu süreçten ders alınması gerekiyor çünkü ülkemizin refah seviyesi gerçek bir tehdit halini almış durumda. Ne kadar laf üretilirse üretilsin ne kadar rakamlarla oynayıp güzel istatistikler sunulursa sunulsun, üretim yapıp bunu yurt dışına göndermek önemsenmediği sürece refah seviyemiz yukarı yönlü olmayacak.

    Bu yıl ticari olarak kayda değer bir yükseliş yaşamadığımız ancak geriye düşmediğimiz içinde mutlu olduğumuz bir yıldı. Ticaret hayatında yerel krizleri bir çok kez görmüştük ancak bu yıl yaşımız itibariyle ilk kez global bir krizi yaşadık. Kendi adıma büyük gemi sahibi olmaktan vazgeçtiğim bir yıl oldu diyebilirim.

    Pandemide tüketici alışkanlıkları da değişti. Henüz e-ticarete kazandıramadığımız bir çok tüketiciyi şartlar nedeniyle e-ticaret ile tanıştırdık ve yeni tüketicilerin pazara girmesiyle önümüzdeki yıldan itibaren e-ticaret girişimcileri hızlı büyüme yaşayacak gibi gözüküyor.

    Önümüzdeki 5-10 yıl içerisinde e-ticarette pazaryerlerinin tekelleştiğine, günlük tüketim ve niş sektörler dışındaki tüm küçük perakendecilerin yok olduğuna şahit olacağız gibi gözüküyor. Ticaretin dijitalleşmesi hızlandı ve kaçınılmaz olarak geliyor. Offline para kazananlar, hemen bu dönüşüme entegre olmak için çalışmaya başlamalı.

    Dijitalleşen ticaretle birlikte dijitalleşen şirketlerle de tanışıyoruz. Yakın gelecekte birbiriyle hiç tanışmamış sadece dijital olarak bir araya gelen insanların çalışmasıyla oluşmuş ürünleri kullanmaya başlayacağız. Bugün Gitlab gibi başarılı şirketlerde bunun erken örneklerini görüyoruz yakın zamanda bu akımın trend hale geleceğini düşünüyorum.

    Filler tepişir çimenler yok olur.

    Önümüzdeki yılın başında Google, Facebook gibi büyük servis sağlayıcı şirketler Türkiye’de temsilci çalıştırmaya başlamazsa yaptırımlar ile karşılaşacaklar. Söylenen bazı yaptırımları teknik olarak uygulamak mümkün gözükmüyor ancak reklam verme konularıyla ilgili bir yaptırım gelecek gibi gözüküyor. Eğer bu durum gerçekleşirse hem bu reklamlar ile geçinen yayıncı şirketler hem de bu reklamları vererek gelir elde eden şirketler tarafında krizler oluşacak. Şimdilik iki tarafta güçlerini test etmeye istekli gözüküyor. Pandemiden dolayı ekonomik olarak sıkıntı yaşayan küçük startupların Google reklamları veremediğini, Instagram’da ürün reklamı yapamadığını ve Youtube geliri ile geçinenlerin kazançsız kaldığı bir dönemi düşünmek bile istemiyorum. Bu konu 3-4 ay kadar çözümsüz kalırsa bir çok küçük girişimciyi yok etmeye yetecektir. Bu yaptırımlar hiç gerçekleşmeden masada makul bir çözüme ulaşmak hükümetin vatandaşına karşı olan bir sorumluluğudur.

    Ülke olarak son 4-5 yıldır krizlerle boğuşuyoruz ve artık önemsemekten sıkıldık. Siyasetçilerin bilinçli şekilde yaptığı kutuplaştırma kampanyalarından sonra artık bir toplum olduğumuz bile şüpheli hale gelmiş durumda. Umarım önümüzdeki dönemlerde toplum olarak birleşme, barışma, normalleşme ve huzuru bulacağımız zamanları yaşarız.

  • Tekrar Merhaba Dünya

    Bugün itibariyle yeni bir başlangıç yapıyoruz. 2005 yılında başlayan kodlama maceramın sonunda kendimi bir kez daha WordPress kurarken buluyorum. Benim için anlamlı çünkü çocukluğumun önemli bir kısmını WordPress başında bir şeyler yapmaya çalışıp başarısız olurken ve başardığım zaman çok mutlu olarak geçirdim. WordPress bana öğrenmeyi ve problem çözmeyi öğreten şeylerden önemli bir tanesiydi.

    WordPress 1.5 Kubrick (default) teması başında uyuyorum.

    Öğrencilik bitince kısa bir bocalama döneminden sonra framework’ler dünyasına girdim 1-2 yıl codeigniter ile para kazandıktan sonra laravel PHP dünyasına güçlü bir giriş yaptı ve son 8 yıldır yıldır Laravel framework ile uygulamalar geliştirdim ve geliştirmeye devam ediyorum. 2009 yılından bu yana hemen hemen hiç wordpress admin paneli görmedim. Şu an yazıyı yazarken bile gördüğüm yeni özelliklerden etkileniyorum. Önümüzdeki bir kaç hafta boyunca WordPress geliştirme ile ilgili dökümantasyon sayfalarını inceleyecek ve bu ekosisteme tekrar giriş yapacağım.

    Bu ekosistemde tekrar var olacağım. Yani yeni hobi olarak eski hobime geri dönüyorum diyebiliriz. İlerleyen süreçlerde ortaya çıkacak hep beraber göreceğiz.